Bilim insanları ilkel kabilelerin bağırsak floralarını incelediklerinde modern yaşamın bağırsak floramız üstündeki etkisini daha net bir şekilde görebiliyoruz . Bu çalışmalar, içi şekerle, kimyasallarla dolu beslenme modelimizin bize neler yaptığını, bu ilkel topluluklarda diyabet, kalp hastalıkları ve kanser gibi hastalıklara neden rastlanmadığını anlamak adına çok şey anlatıyor.
Bağırsak floranız dost bakterilerden yana ne kadar zenginse o kadar sağlıklı olursunuz. Bunu sık sık dile getiriyorum. Bilimsel bulgular bağışıklık sisteminin ancak faydalı bakteri kolonileri açısından zengin ve çeşitli bir mikrobiyomun varlığında aktive olduğunu gösteriyor. Öyle ki yakın gelecekte bir sağlık problemi için doktora gittiğinizde sizden mikrobiyom tahlili yaptırmanız istenecek. Bu tahlillerin sonuçlarına göre için bağırsak floranızı yeniden biçimlendirecek bir tedavi protokolü oluşturulacak.
Çarpıcı bir Araştırma
Bağışıklık sistemi ve bağırsak florası arasındaki ilişkiyi ortaya koyan onlarca, yüzlerce araştırma var. Cell Host & Microbe dergisinde yayınlanan bir çalışma bu ilişkiyi kavramayı kolaylaştıran, bağırsak floranızın nelere kadir olduğunu ortaya koyan bir niteliğe sahip .
Araştırma için bağırsak florası olmadan doğan farelerle, normal bir bağırsak florasına sahip farelerin beyaz kan hücreleri karşılaştırılıyor ve ilk grupta ikinciye kıyasla çok daha az beyaz kan hücresi olduğu gözleniyor. Beyaz kan hücreleri bağışıklık sisteminin düşmana karşı ilk savunma hattıdır. Yani, probiyotikler, beyaz kan hücresi (Lökosit) sayısını bile etkileyerek, bağışıklık sistemini doğrudan yönlendiriyor.
Her iki gruptaki fareler, hem insanlara hem de farelere zarar verdiği bilinen bir bakteriye maruz bırakılıyor. Tahmin edeceğiniz gibi normal bağırsak florasına sahip olan fareler kısa sürede iyileşirken, bağırsak florası olmadan doğan fareler enfeksiyonla savaşamadıkları için ölüyorlar. Ama bu farelere sağlıklı farelerden alınan bakteriler transfer edildiğinde, beyaz kan hücresi sayılarının arttığı ve hayatta kaldıkları gözleniyor. İşte geleceğin tıp dünyası bu anlayış üzerinde yükselecek.
STRES FAKTÖRÜ
Stresin bağırsak florasındaki dost bakterileri olumsuz etkilediğini biliyor muydunuz? Bir çalışmanın bulgularına göre kronik stres Bacteorides ailesine zarar verirken, zararlı Clostridium bakterilerinin sayıca artmasına neden oluyor. Dost bakterilerden Bifidobacteria ve Lactobasillus ise özellikle duygusal strese karşı hassas.
Modern yaşamla adeta el ele yürüyen stres faktöründen uzak durmak zor olsa da mikrobiyomunuzu strese karşı daha dirençli kılmak mümkün!
Bir araştırma probiyotiklerin bağırsak duvarının hasar görmesini engelleyerek kan dolaşımına sızan bakteriyel toksinleri azalttığını, stresin tetiklediği biyokimyasal mekanizmaları baskıladığını gösteriyor .
Sözün özü; probiyotiklerinize iyi baktığınızda onlar da size iyi bakıyor, stresle daha iyi baş edebilmenize yardımcı oluyorlar.
Destek Güçler
Diyetinizde ev yoğurdu, ev turşusu, ev sirkesi gibi fermente yiyeceklere yer verseniz bile, sağlık dopingi yapmak isteyen herkes probiyotik takviyelerinden faydalanabilir, hatta faydalanmalı da. Probiyotikler söz konusu olduğunda mottonuz ne kadar çok, o kadar iyi olsun.
Özellikle antibiyotik kullanmanız gereken durumlarda sistemi hemen probiyotik takviyeleriyle desteklemeye başlayın. Dikkat etmeniz gereken tek şey zamanlama. Antibiyotikle probiyotik takviyesi arasında en az 4-5 saat bırakmaya özen gösterin.
Probiyotik takviyenizi seçerken dikkat etmeniz gereken bazı kurallar var:
1. Güvenilir bir marka seçin.
2. Probiyotik takviyesinin enterik olması çok önemli. Enterik demek bağırsakta çözünen demek. Böylece takviyenin içindeki probiyotikler mide asidi tarafından katledilmeden direkt bağırsaklara ulaşırlar.
3. Takviyeniz farklı bakteri aileleri içeriyor mu? Seçtiğiniz probiyotik takviyesinin çeşitlilik açısından zengin olması da önemli. Çeşitliliği çok olan bir ürün seçin.
4. Takviyenizin Lactobacillus acidophilus ve Bifidobacterium, gibi değerli bakteri aileleri içerdiğinden emin olun.