Bunun dışında glutenden ve hazır mayadan uzak durmalı, diyetinde mutlaka probiyotik içeren gıdalara yer vermelidir. Tıpkı diyabette olduğu gibi işlenmiş gıdaların tamamını hayatından çıkarmalıdır.
İkincisi, romatizma hastalığında bağışıklığı dengelemek için tedaviler uygulamalısınız. Bunu kimyasal ilaçlarla yapabilmek mümkün değildir. Burada iki tedavi çok önemlidir; ozon tedavisi ve fitoterapi. Ozon terapi bağışıklık sistemini düzenleyen bir tedavidir. Bağışıklık sistemini dengelediği için romatizmadaki aşırı bağışıklık sistemi reaksiyonunu normale getirmeye yardımcı olur. Ozon tedavisinin başka bir özelliği de tüm vücuttaki kan dolaşımını, dolayısıyla da oksijen seviyesini yükseltmesidir. Böylece romatizmanın eklemlerde yol açtığı hasarı da tamir eder. Fitoterapi ise kişiye özel uygulanmalı ve romatizmada etkili bitkileri doğru bir şekilde kullanmayı gerektirir.
Ayrıca romatizma hastalarının hepsinde fizyoterapi ve rehabilitasyon gereklidir. Maalesef bu konu ülkemizde çok ihmal ediliyor. Hastalar, konusunda uzman kişiler tarafından ve hastanın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak tasarlanmış fizyoterapi tedavisi almalıdır. Buna teşvik edilmelidirler. Romatizma hastasının kesinlikle hareketsiz kalmaması gerekir, aksi halde eklem dokusu donar.
Kronik Hastalıkların Tedavisi Sabır Gerektirir
Tecrübelerime dayanarak, yıllardır romatizma hastası olup da ilaç kullanmamış kişileri tedavi etmenin daha kolay olduğunu söyleyebilirim. Fakat hastaya yeni teşhis konmuş olsa da, ilaç yüklemesi yapıldıysa, o hastayı tedavi etmek çok daha güç oluyor. Çünkü ilaçlar hastanın tedaviye cevap vermesini zorlaştırıyor. Ama sonuç almak biraz daha uzun sürse de yine de tedavi oluyorlar. Hastalar beslenmelerinde yapılan değişiklikler, ozon terapisi ve fitoterapi sayesinde ortalama bir senede tedavinin olumlu sonuçlarını görürler.
Burada en önemli olan şey sabırdır. Bütün kronik hastalıklar sabırla tedavi edilir. Uzun süre tedaviye devam edilmesi gerekir. Bitki biliminde, yani fitoterapide akut etki diye bir şey yoktur. Kimyasal ilaç nasıl çalışır? Başınız ağrır, ağrı kesici alırsınız, ağrı geçer. Bu hızlı bir çözümdür, ama aldığınız ilaç hiçbir zaman problemin kökenine, kaynağına inmediği için de geçici bir çözümdür. İlaç hastalığı tedavi etmez, sadece bir süreliğine hastalığın belirtisini baskılar.
Romatizma Tedavisinde Bitkilerin Gücü
Bitkisel ilaçlar öyle değildir. Dünyanın hiçbir yerinde, başınız ağrıdığında ağrıyı hemen kesen bir bitki bulamazsınız. Bitkisel ilaçlar etkisini uzun sürede gösterir ama hastalığı kökünden çözerler. Bakın bu son derece önemli bir ayrıntıdır. Bitki bilimiyle tedavi edilen hastalıklarda sabır gerekir, ama bu süreç sonunda tamamen tedavi olur, ömür boyu ilaç kullanmaktan kurtulursunuz.
Bitkisel ilaçları eleştiren, vücuda zarar verdiğini söyleyen bir kesim var. Birincisi, bitkileri doğru kullanmak gerekir. İkincisi, doktor kontrolünde kullanmak gerekir. Üçüncüsü, hangi bitkiyi kullandığınızı bilmeniz gerekir. Aktardan alınan açık bitkiyle, gelişigüzel hazırlanmış bitki karışımlarıyla tedavi falan olmaz.
Öte yandan, bitkilerin zararları kimyasal ilaçların yanına bile yaklaşamaz. Bunun ispatı da açıktır. Örneğin, dünyadaki karaciğer yetmezliği vakalarının neredeyse % 99’u ilaçlara bağlı karaciğer yetmezlikleridir. Bunların da çoğunda da klinik tablo karaciğer nakline kadar gider. Karaciğer yetmezliğine neden olan etken maddelerin başında ne gelir biliyor musunuz? Parasetamol. Bu madde Vermidon, Minoset gibi her gün leblebi gibi içilen ağrı kesicilerin etken maddesidir. Bugün dünyanın her yerinde, hatta marketlerde bile parasetamol satılır. Basit bir ağrı kesici olduğu iddia edilen parasetamol bile karaciğer yetmezliğine neden olurken, hâlâ bitkilerin zararlarından bahsetmeye cüret edebiliyorlar.
Fazla söze hacet yok. Bugün bitkilerden dolayı karaciğeri iflas etmiş, yoğun bakımda yatan hasta sayısını, ilaçlar yüzünden hastanelik olmuş hatta hayatını kaybetmiş olan hastalarla kıyaslayın bakalım. Sonuç ortada. Üstelik ilaçların akla hayale gelmeyen onlarca, yüzlerce yan etkisi olduğu da unutulmamalı.